29 Ocak 2013

KİTAPLARDAN ALINTI HAYAT




Beynime nüfuz etmiş bir cümleyle uyandım. “Kitaplardan alıntıdır hayat.” Bu cümleyi gece boyu rüyamda tekrarlayacak kadar düşünmüş olmalıyım. Kitaplarla çok haşır neşir olduğumdan mı, doğruluk payının bir kısmını hayatıma boca ettiğimden mi, bilinmez. Fark ettim ki tam anlamıyla yüzde yüz ben olduğum bir hayatım yok. Maslow’un hiyerarşisinde en fazla dördüncü basamağı temsil edebiliyorum kendimce. Aslında hiyerarşiye de çok sıcak bakanlardan değilim. İnsanı belli kalıplara sokan toplumsal rollere de ısınmış değilim henüz. Kabul ettiğim bazı noktalar var o kadar. Daha biz bebekken öğretiliyor tekdüze kalıplar. Bizi şekillendiriyor annemiz, babamız ve çevre. Sosyal çevre dediğimiz kaos. Etrafımızda olan milyonlarca duygu, davranış şekillerinden bize(!) en uygun olanını giyiveriyoruz üzerimize. Bir kabuk yaratıyoruz kendi dünyamızın içinde.

Hayat Bilgisi dersinde çocuklara “özel, tek, biricik” olduklarını hissettirmeye çalışırken buna ne kadar inanıyorum ki kendi içimde. Özel miyim? Kendime mi aitim gerçekten? Donanımımı ben mi yarattım dışarıdan hiçbir baskı(!) olmadan? Kendi kendimle mücadele vermiyor muyum çoğu zaman?  Bir şarkı, bir kitap, bir film, bir insan fikri yaşamımın tam ortasında duruyor zaman zaman. Hücrelerimi ele geçirip yeniliyor, değiştiriyor kimyamı. Cesaretim ve öz güvenim kendi çizdiğim sınırların dışına taşamıyor. Sorsalar özgürüm ya!

Tecrübeleri, bir çocuğun legodan yapılma yüksek bir kulesine benzetiyorum. Alt zemin büyük parçalardan oluşuyor ve oldukça sağlam. Yukarı çıkıldıkça sağlamlık azalıyor ve inceliyor parçalar. Kırılganlık ve korku var en zirvede. Bir insana duyduğumuz güven gibi. Çocukken sağlam ve sarsıntılardan etkilenmiyor. Yıllar geçtikçe minik bir sarsıntıyla bile yıkılabilen kulemizde insanlara güvenmek artık o kadar da kolay olmuyor. Diyelim ki güvendik. Bilgi birikiminin ve farkındalıkların çoğalmasıyla içimizdeki şüphe de doruklara çıkıyor. Ve o ufacık sarsıntı er geç bizi yakalıyor. Büyüdükçe daha yalnız, daha korunaksız kalıyoruz. Etrafımızda kendimizden, aşılmaz duvarlar yaratıyoruz.

Kendimizle baş başa kalıyoruz çoğu zaman. Daha çok okuyor daha çok yazıyoruz. Kapandıkça kapanıyoruz içimizdeki kabuğa korunma içgüdüsüyle. Yazıya başlamadan önceki halimi düşünüyorum da... Daha az irdeliyordum insanları, kendimi. Boşvermişliklerim çoktu. Mutluluk çıtam, en yükseğe ulaşabilmek için çırpınıp duruyordu. Yeni heyecanlara açıktı kapım. Korunaksızdı duygularım. Kim olduğumu bile sorgulamıyordum çoğu zaman. Empati hayatımın her anına nüksetmemişti henüz.

Yazmanın birinci kuralının “yalnızlık” olduğunu okumuştum Elif Şafak’ın Firarperest’inde. Buna katılmakla birlikte kendimce ekleyeceğim maddeler de var tabiki. İnsan hallerini derinlemesine gözlemlemek ve bazı entel, dantel insanların burun kıvırdığı yazarları okumak. Ve kendini kurgulanmış hayaller denizine bırakmak. Gerçek hayatta yaşayamadığımız özgürlüğün kanatlarını çırpmak. Ve son olarak paylaşmak. Bir fikir ,bir duygu asla paylaşılmadan çoğalmaz. Bir öykü yazılmadan yaşanmaz. Bu yüzdendir ki “Kitaplardan alıntıdır hayat.”

Başka dünyalara başka bedenlere aç ruhumuz, sadece yazılarla ve kurgularla canlanacaktır. Topraktan yaratılmış insanoğlu kendini kelimelerle yeniden inşa etmedi mi yüzyıllardır! Ve insan olmaya çalıştığımız bu kargaşada ne kadar kendimizi bulmaya yoğunlaşsak da anlarız ki “Kitaplar hayattan alıntıdır.” Ve her kelime zerresi bir yaşanmışlık kanıtıdır.

Aylin ALAGÖZ/ 2013

2 yorum:

Mustafa Menteş dedi ki...

Çelişmek iyidir bence, özelliklede insanın kendisiyle çelişmesi. Sende onu gördüm, bir taraftan başkalarının hayatını yaşadığın için kendine kızarken öbür taraftan başkalarının senin hayatını yaşaması için yazıyorsun. Üstüne üstlük kitapın hayatın alıntısı olduğu kadar hayatında kitaplardan alıntı olduğunu bile bile.Gene bence, başka ruhlardan besleniyor olmak bizleri onlar yapmaz, bin parçadan oluşan bir yapbozun belkide sadece iki tane parçasıdır okuduğumuz kitaptan, dinlediğimiz şarkıdan, yanında yürüdüğümüz arkadaşımızdan aldığımız. Korkmamak lazım etkilenmemekten ve tekrar bence nekadar çok etkileşim kurarsan okadar çok başkasındır...

Unknown dedi ki...

Yorum için teşekkürler.Bakış açısı biriktiriyorum insanların düşünceleriyle.Tabiki beni yüzde yüz etkilemez ama bazı parçalarımı değiştirir ya da yok eder bilemiyorum.Fazla etkileşim fazla tecrübe ve en sonunda yalnızlık getirir.