18 Mayıs 2012

DAMLA DAMLA



...Damla damla içimde birikir bu koca deniz
   Varsın taşsın, belli etmem, sevemem kimseyi...

Hayatımıza ömürlük girmiş insanlar vardır. Yokluğunu düşünmek ürpertir içimizi. Yanımızda olmayacağını, sesini duyamayacağımızı, dokunamayacağımızı, beraber gülemeyeceğimizi düşünmek belki en büyük acıdır. Benim çok sevdiğim bir dostum var.Varlığıyla kendimi çok mutlu hissettiğim. On dört yıllık canımdan bir parça olan Yağmurum :D İşte bu hikayemi onun için yazdım. Hep hayatımda olman dileğiyle işte hikayen. Tabii sonu yok. O kısmını sen tamamlarsın artık...

Yağmur öyle bir yağıyordu ki dışarıdaki minik kediler sığınmak için kaçıştılar. Sandallar bir o yana bir bu yana dans ederken birden gök gürültüsü duyuldu. Ardından şimşekler çakmaya başladı. Etrafı gri bulutlar sarmıştı. Çocukların oyundaki sevinç çığlıkları yerini sessizliğe, yağmurun şırıltısına ve rüzgarın uğultusuna bırakmıştı. Sararmış yapraklar sokaklarda özgürce savruluyorlardı.

Yağmur; pembe çiçekli perdesini araladı. Güneşi göremeyince biraz suratı düştü ama hazırlanmaya başladı. Çünkü, onun için özel bir gündü bugün. Saçlarını her zamankinden daha özenli tarayarak iki yandan ayırıp topladı. Kırmızı kurdeleleri de simetrik olarak bağlayınca saçıyla işi bitti. Kotunu ve mint renkli üzerinde kanaryalar olan renkli bluzunu da giydi. Artık evden çıkabilirdi. Tabi çizim defterini de unutmadı. Birbirinden güzel tasarımlar yaptığı büyük hazinesi...

Hızlı adımlarla sokağın başındaki taksi durağına geldi. Tam kapıyı açıp bindi ki diğer kapıdan da başka birinin bindiğini fark etti. İri mavi gözlü bir adam... Hiç istifini bozmadan taksiciye önce kendisinin bindiğini, gideceği yere götürmesini söyledi. Yağmur, adamın kabalığına şaşırmıştı. Taksi durağında başka araç yoktu. Yağmurlu günlerde taksi bulmak da oldukça zordu. İki yabancı hiç konuşmadan saatlerine bakıyorlardı. Trafik sıkışık olduğundan iki apartman öteye kadar gidebilmişlerdi. Taksici gerginliği bozmak için radyoyu açtı. O da ne radyodaki şarkı...




Hiç yorum yok: