16 Mayıs 2013

VAROLUŞ




Bir tarihten çıkardı efsaneler, gerçek bir kişiden yaratılmış bedenden yoksun hayali karakterler...

 Düşünmenin özgür olduğu zamanlardı! Hayal kurmanın önünde setlerin olmadığı, tabuların varlığından bihaber insan topluluklarının var olduğu bir akşamdı! Kırmızı elbisesinin ütüsü bozulmuş, makyajı biraz dağılmıştı. Bu haliyle uykudan yeni uyanmış bir kedi yavrusu gibiydi. Gözlerinin etrafındaki kırışıklar belirginleşmiş, yüzünde saf bir ifade belirmişti. Gözlerindeki ışık kısılmış bir lamba kadar aydınlatıyordu etrafı. Bir adım atmaya mecali kalmamıştı. Elleriyle bedenini sarmalayarak sokağın başındaki kaldırıma usulca oturdu. Gözlerini kapatıp havanın nemini ciğerlerine doldurdu. Şehrin küf kokusu atmosferin tüm tabakalarına işlemişti adeta. 

Biraz daha sardı bedenini. Kararmış düş perdesini aydInlatmak için kurdu hayallerini. Sahneleri bir bir yarattı, içine insanlar koydu. Ruhları ile bütünleştirmek için biraz kafa yordu. Kırmızı perde artık açılabilirdi. Kurduğu hayal canlanmak için sabırsızlanıyordu. Eski bir tarihten alıntıydı hayali. Geçmiş bir zamandan... Efsanelerin karmaşasındaki yalınlıktan ibaretti kurgusu. İnsanın insan ruhuna değebildiği bir hikaye... Yüzyıllardır insanlığı peşinden sürükleyen bir düşünce belki... Varoluş...

Varoluş, onun için ruhunun haritasına ulaşmaktı. Kayıp parçaları ömür boyu bulmaya uğraşacak ve en sonunda her insanın bildiği korkunç son başına gelecekti. Ölüm... Bu gerçekliğe aldırmadan yaşayanlardandı, her saniyenin kıymetini bilenlerden.Kendi mutluluğu için e biraz bencildi tabi. Zihnindeki imgeleri renklendirme aşamasında çok eğlenirdi. İstediği renkleri karıştırır istediği sitilde boyardı yarattığı karakterlerini. Bu işlem de bittikten sonra sıra müziğe gelirdi. Tüm notaların uyum içerisinde birleşebildiği eşsiz müziğe...

Ve ruhundan kopardığı parçalar bir bir canlanırdı hayal sahnesinde. Geçmişin izlerine bulanmış efsane olmaya aday yaşantıların içinden bir bir geçerdi. Ruhunu sarardı parçalara ayrılmış "ben" leri. Varoluş onun içindeydi. Tek bir beden içerisine hapsedilmiş olsa da içindeki parçalardan milyonlarca karakter yaratmak müthiş bir şeydi.

Gözleri kapalı gülümsedi geceye. Düşünde yaşadı geçmişi, bugünü, geleceği... Yarınlarından bir parça geçmişe, geçmişinden bir parça bugününe armağan etti. Küf kokan şehrin sokaklarında kırmızı elbisesiyle karanlığa gömülene kadar yürüdü...

Bir tarihten çıkardı efsaneler, gerçek bir kişiden yaratılmış bedenden yoksun hayali karakterler...


Aylin ALAGÖZ/ 2013

Hiç yorum yok: