17 Mart 2013

PARLAK İNCİ


Elindeki parlak inci tanesine gözlerini kısarak baktı. Yuvarladıkça parmaklarını, sanki incinin yüzeyindeki parlaklık hücrelerine nüfuz ediyordu. Ne kadar da kusursuz görünüyor, diye geçirdi içinden. Tıpkı Tanrı'nın bizim için yarattığı evren gibi... Matematik harikası bir dünya... Ayaküstü yaşanmayacak kadar derinden ve hisli. Bir mücevher kutusunun dolu hali sanki.

İnciyi kutusuna yavaşça bıraktı ve tüm vücudunu güneşin sıcaklığına teslim etti. Düşünemediklerini düşünmeye yoğunlaştı. Gözleri kapalı duyumsadı evreni. Nefes alıp verişleri bile belli bir ritmi takip ediyordu. Eksilen yanlarıyla eksilmeye devam ediyordu. Gün, ay, yıl ; bir yılanın sürünmesi gibi akıp gidiyordu. Geride kum taneciklerinin ince izi...Dönemeçlerde tepetaklak olmuş ufuk çizgisi...

Uyku ile rüya arasındaki o ince ipte yürüyordu sanki. Kaç kere aşık olmuştu rüyanın o gizemli evrenine! Kaç aşktan oluşmuştu acaba aşk! Kaç cümlede bitirebilir, kaç meyvede bulabilirdi bu özü! Alice'in yediği pasta diliminden çekti canı. Kendini daha büyük yapıp evrenin her köşesine bakabilmek, keşfedebilmek için... Her köşede aşkı yaşayabilmek için. Bitmez bir serüvenin kahramanı olabilmek için. İtalyanca konuşup Fransızca anlayabilmek için. Hindistan'ın botanik bahçeleri ile Afrika çöllerini birleştirebilmek için... Bir Çin atasözüne kendi özünden katabilmek için...

Bir suretten bir şiirden oluşan masmavi bahar sabahına uyanmak kaskatı yüreğini yumuşatan tek şeydi. Bahar, onu yeniden doğuruyordu. Yeniden yeşilleniyor yeniden "ben" oluyordu adeta. Kırmızıya değip geçen yaşamlar vardı. Ölüme yakın hayatlar... Uçurumun sert soğuk rüzgarlarını hissetmiş, dudaklarına cam kırıkları saplanmış hayatlar... Milyonlarca değişik yaşam biçimi ve farkında olduğu sadece kendi. Onun için dönüyordu "Dünya". Evet, kesinlikle onun için... Bencillik değildi ki bu! Herkesin yaşamında kendisi için dönerdi elbette. Rüzgar onun için, güneş onun için, yıldızlar onun içindi... Yanağını okşayan yağmur taneleri de onun içindi.

Minicik parlak bir inci aklına "yaşam"ı getirmişti yine. Çünkü, yine bahar gelmişti. Yinelenen hayatına yinelenen bir yazı eklemek istedi. Mor bir lale imgesi belirdi gözünün önünde. Oysa aklında bir intihar manifestosu vardı! 

Aylin ALAGÖZ/ 2013

Hiç yorum yok: