Ayaklarıma batan deniz kabuklarına aldırmadan saatlerce yürüdüm. Elimde ayakkabılarım, salaş eteğim, dağınık saçlarım, bozulmuş makyajım, ritmi bozuk kalbim... Dursam düşecektim, nefesim kesilecekti sanki. Durmuyordum...Ağlayan gökyüzüne baktım. Dünya daha mı hızlı dönüyordu benim için? Zaman çabuk geçsin diye çarkı hızlandırmış mıydı benim için birisi? Bekledim... Zamanın geçmesini... Bir boşluk duygusu yayıldı etrafa, kulakları sağır eden.İçinden çıkılmayacak bir duygu sardı gökyüzünü. Her yer griye boyandı. Saatin akrep ve yelkovanı havada asılı kaldı. Tik Tak Tik Tak...
Hayır olmadı... Geçmedi zaman. Geçen sadece saatlerdi. Bana "Zaman" gerekiyordu. Hissizleşmek için, duygularımın körelmesi için... Aklımda hep aynı oyunlar oynanırken bu mümkün müydü? Lunaparktaki dönme dolap gibi sadece yer değiştiriyordu anılar. Başım dönüyor... Şarabın etkisi mi bu? Hayır... Benden gitmiyorlar. Lütfen gidin! Rahat bırakın beni!
Uyandım. Dalga sesiyle...Kuma bulanmış vücudum ıslak, tuzlu, ayaklarım kan içinde... Uyandım. Gökyüzü daha parlak. "Zaman" geçmiş mi ne? Sadece ben varım anlaşılan bu yerde. Sadece ben. Kendimle hesaplaşmak için. Acımasız bir sorgu odası yarattım beynimde. Suçlu: Ben...Cezayı verecek de ben... Sadece "Ben". Kendimi güçlü kılmak için.
Uyudum. Dalgaların sesiyle... Sonsuz maviliği içime çekerek...
Aylin ALAGÖZ/ 2012
Aylin ALAGÖZ/ 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder