13 Ocak 2014

SANA MI KALDI BU VAKTİN SEYRİ!



Çözüldü...Utancından ölecek halde buldu kendini. Uzuvlarının baskısıyla iç organlarının birbirine çarptığını hissediyordu, beyninde isimlendiremediği bir zonklama hakimdi. Nefti yeşili duvarların üzerine karanlık bir sis gibi çöküyordu gece. Yaşayamadığı bir anın kuru kalabalığı vardı içinde. Gereksiz anların yorucu girdaplarında sürüklendiği vaktin tırnakları ensesine batıyordu. Bir daha geri gelmemek üzere çıkıp gitmek istiyordu o kapıdan. Geride bırakmak, geçmiş zamanın paramparça ettiği tozlu döküntülerini... Başkalarına ait deri parçalarından sıyrılıp doğaya karışıp bütünleşmek sonsuzla...

Eliyle uzandığı şişeyi ters çevirip içindeki son damlanın halıyla buluşmasını seyretti. Dinginlikti hissettiği... Yıllardır aradığı bir tutam huzurun damlası. Damla kuruyana kadar,dudakları hayatının kilit noktasını defalarca söylemeye koyuldu " Sana mı kaldı bu vaktin seyri!" 

Kalmazdı tabii. Ne kırış kırış yüzlere kalırdı ne de saten tenlere. Kalbi kayalaşmış tortulaşmış  insan(!) yığıntılarını es geçip ona mı kalacaktı. Laf işte... Kibirle bakan bir gizin nahoşluğu ile kapattı gözlerini. Çözümlerindeki çözümsüzlüklerin düğümünde kayboldu. Kafasının en aleni yerinde kapkara bir leke çoğalıyordu sanki. Parlak metal bir bıçakla kökünden kesip atmak istedi bu lekeyi.Saniyeler içinde vazgeçti. Son perdeyi doyasıya izlemeliydi. Hayat denen düzeneğin sürmesindeki en önemli raconu unutmalıydı. Unuttuğu zaman gerçekten var olabilirdi. Ve var olabilmek bozuk bir saatin dakikalarına eşdeğerdi.

Çözüldü ve utancından yaşamaya değer buldu kendini.Doğruldu.Karıncalaşmış beynini her zamanki rutinine uydurup kendi vaktinin seyrini yaşamaya gitti...

Materyalist Dünyada maddeleştiğimiz her dakika için...

Aylin ALAGÖZ / Ocak 2014

1 yorum:

ahmet gültekin dedi ki...

İnsanın bir konu karşısında bir saniyelik duygu ve düşünce halini yazıya dökmüş gibisiniz.
Tebrik ederim.