İstanbul'a yerleştiğimden beri peşimi bırakmayan martılar... Leylek görünümlü, devasa, hantal yaratıklar. Geceleri sokağımıza akın eden bu kuşlar sabaha kadar gürültü çıkarıp beni uyutmazlardı. Martı sesine alışkın olmadığımdan korku filmlerini andırırdı bu cırtlak sesler bana. Artık martılara alıştım onlar da bana alıştı mı acaba? Aslında martılarla insanların ortak yönleri baya çok. Martıların kendi aralarındaki iletişim oldukça fazladır ve en az insanlar kadar sosyaldirler. Onların da interneti olsa sosyal ağlarda arkadaşlarımız olabilirlerdi yani :) Martılar oldukça toplumcudur, hep beraber avlanır, dinlenirler. İnsanlardaki birlik beraberlik onlarda da vardır. Belki bizden biraz daha fazla. İnsanlarla iç içe olan bu kuşlar oldukça gürültücüdür. Sözüm meclisten dışarı : bazı kadınlar gibi... Martılar hem sosyal hem de duygusaldırlar. Dişi martı ile kuluçka görevini bile paylaşır erkeği. Ah ah keşke insanlarda da böyle bir paylaşım olsaydı :)
İstanbul denilince akla ilk gelenler arasındadır vapurların etrafındaki martılar...Sıcak bir yaz gününde boğazın renklerini, kokusunu, dokusunu hissetmek için idealdir vapurlar. Taş yığıntılarından kısa bir süreliğine de olsa kurtulursunuz. Mavi gökyüzünün yansımasıyla buluşur, küçük dalgaların ışıltısıyla aydınlanır, hafif bir esintiyle serinlersiniz. Elinizde bir simit varsa etrafa iyice bakın kesin oralarda bir de martı vardır. Gezintinize renk katar bu kuşlar. Başta hantal dedim ama simidi görünce nasıl da hızlı gelirler yanınıza :) Vapur hızla yol alırken dalgalar büyük bir hızla beyaz köpüklere dönüşür. Aklınızda uzaklara gitmek hayali ve kurduğunuz başka düşler. Birden vapurun düdüğü çalar. Martılar kaçışır. Hayaller toz duman olur ve iskeleye geldiğinizde hızlı İstanbul hayatınıza devam edersiniz. Hayalleri biraz geride bırakarak....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder