Kaç kere düştünüz küçükken hiç saydınız mı? Canınız yandığı için ağladınız dimi... Peki şimdi neden o düşüşleri özlüyoruz.Neden gülüyoruz o günleri anımsadıkça.Çünkü sadece acıyan dizimiz, kolumuz, elimiz ve yüzümüzdü... Kalbimiz değildi ki... Küçükken bizi koruyan annemiz babamız vardı, her adımımızı izleyen. Üzerimize titreyen...Şimdi öyle mi? İşte tanıştık gerçek hayatla... Anladık o düşüşlerin sadece fiziksel acı verdiğini...
Küçükken başlar hayaller, düşler... Her gece yatmadan önce kurulur en güzel hikayeler. Masalların kahramanları hep biz ve sevdiklerimiz olur. Hep mutlu sonla biterler. Hayal kurmayı seviyorum. Çünkü, o kadar özgürüm ki kurduğum düşlerde. İstediğimi yaşayabilir istediğim yere gidebilir istediğim gibi davranabilirim. Bir gün Rapunzel olurum bir gün masallardaki kötü cadı bazen de sihirli değneği olan bir peri.. Hiç keşfedilmemiş yerlere gider hiç tadına bakılmamış meyvelerden yer masallardaki gerçek prenslere aşık olurum. Düşümde güzel hikayeler canlandırır olmayan yerleri düş silgimle silerim, baştan çizerim. Gözümü kapattığımda güzel duygular hissetmemi sağlayan "Düşler atöyle"m var. Günden güne büyüyen yeni düşler üreten...
Keşke gerçek hayat da böyle düşlerdeki gibi olsa.Kimsenin içinde kötülük olmasa herkes istediğini yaşasa. İmkansızlıklar olmasa. Sevgiler hep karşılıklı olsa da kalpler incinmese. Sadece çocukluktan kalma düşüşlerimiz olsa...
1 yorum:
harika...
Yorum Gönder