22 Haziran 2012

DOLAMBAÇLI DUYGULAR





Her şey anlamı varsa güzel. Anlamını yitiren kelimeler, insanlar, duygular hangi kaba sığar ki... Yüzümüzde bir umursamazlık boş vermişlik ifadesi: Bana ne der gibi. Ya da asıl demek istediğimiz "Sana ne" değil midir hayatta? Sessiz çığlıkları akıttığımız kendi ırmağımızdan başkası değil midir? İçimize içimize... Zamanı gelince göz pınarlarından durmamacasına fışkıran içimizde biriktirdiklerimiz değil midir? 


Öylesine ağlamaz insan. Hele bir kadın hiç de öylesine akıtmaz o yaşları? Anlayamadığından, anlatamadığından ya da çaresizliktendir bu yaşlar. İçindeki zehri dışarı fışkırtıp temizlemek ister kendini. Temizler mi acaba? Rahatlar mı insan ağlayınca? Ağladıkça ağlayası mı gelir insanın? Aynaya baktığında, gözlerini kızarık,şişmiş, bakışlarını sönmüş olarak görünce mi keser ağlamayı? Belki de gözyaşlarını akıttıktan sonra tazelenir hayatı. Her bitiş aynı zamanda bir başlangıçtır. Gözyaşının bittiği yerde daha güçlü bir kadın doğar. Hatalarından ders almış, hayata sıkı sıkı bağlanan, güçsüzlüğüne biraz daha güç eklemiş ve dolambaçlı duygularını biraz daha sadeleştirmiş, ne istediğini değil asıl ne istemediğinin farkına varmıştır o son damlada. 


Benim için önemli bu kelime "Ne istemediğimi bilmek" ve istemediğim ne varsa hayatıma dahil etmemek. Kendimce mutlu olduğum dünyaya beni üzecek şeyleri sokmamak. Hayatımın etrafına set çekmek belki de. Aslında hayatıma girip çıkanlardan pasaport sormak. Hatta biraz daha zorlayıp vize uygulamak. En güzeli de bu olur belki. Ummadığınız biri gelip hayatınızı ve duygularınızı mahvetmez en azından." Dur kardeşim giremezsin." dersin ve defolur gider. İşte bu!


Umursamaz bir tavır takınmak gerekir gözyaşlarının ardından yeni başladığın hayata. Kimseyi umursamadan devam etmek yoluna. Sadece kendi istediklerini yapmak. Kimseye yaranmamak. Yağmurda ıslanmak, çamurda yuvarlanmak, asfalta çıplak ayak basmak, kuşlarla konuşmak, mağaraya sesimizin yankısını bırakmak, İstiklal caddesinde deli gibi koşmak, yazın kışlık,kışın yazlık giyinmek, mavi ruj sürmek, patenlerle işe gitmek, kelimeleri süslemeden direkt söylemek, insanlara teşekkür etmek, hayata şükretmek, yaza değil de kışa aşık olmak, sokakta aklına bir şey gelince kahkaha atmak...


Bazen gerilir hayat. Gözyaşlarıyla o gerginliği yumuşatır ve açılmasına izin veririz. Hayatı gevşetip serbest bırakmak lazım. Alışkanlıkları terk etmek. Bir süre düşünce gücünden uzak durmak. Rahat, geniş hatta babamın deyimiyle "Dünya adamı" olmak lazım. Sadece yaşamak belki de. Her gün yaptığımız şey halbuki. Ama elimizden alınırsa yaşam... İşte o zaman ne kadar değerli olur dimi geçen zaman...Rahat olmak lazım. Bir de "Sana ne" demek lazım. İnanın iyi geliyor.

2 yorum:

Okann dedi ki...

AĞLAMAK GÜZELDİR

Ne olursa olsun hiçbir şeye anlam yüklemeyeceksin. Ne bir yere, ne bir şarkıya. Can Yücel üstadın dediği gibi bağlanmayacaksın hiçbir şeye. O olmadan yaşayamam demeyeceksin. Seveceksin sadece. Körü körüne değil ama. Beyninle kalbinin önüne geçebileceksin yeri geldiğinde. Ona dur diyeceksin. Ne istediğini bileceksin hayatın her alanında olduğu gibi. Asla vazgeçmeyeceksin sevdiğinden, o senden vazgeçene kadar. O da istediği sürece gideceksin sonuna kadar. Ama o da bir an olsun mutsuz olduğunu ve ayrılmak istediğini söylerse de arkana dönmeyeceksin asla. Nasıl severken gözünü kapatıp herşeyi göze alabiliyorsan, ayrılırken de her şeyi göze alacaksın ve asla geri dönemeyceksin. Sıkacaksın dişlerini direneceksin duygularına ve anılarına.

Belki de insanı en çok zorlayan yaşadığın anların ölümsüzlüğüdür. En olmadık zamanlarda, en olmadık yerlerde gelir aklına. Ve geldi mi gitmek bilmez. O anda ne yapıp ne edip hemen geçiştirmelisin o anları. İşte kazandığın an o an’dır. Bazen sessizlikte gelir aklına geçmiş. Ne yapsan da ne etsen de gitmez. İşte o anlarda da o hatıralar gözyaşı olarak uzaklaşır senden. Her bir gözyaşı damlasında unutursun her şeyi. Gözyaşı değildir o dökülenler, her biri bir yaşanmışlıktır ya da pişmanlıklardır yapılmaması gereken/yaşanılması gereken.

Derler ya hep sadece kadınlar ağlar. Erkekler duygusal değildir, ağlamazlar diye. Bence kadınlar değil, sadece sevenler ağlar. Sevginin erkeği-kadını yoktur. Eğer GERÇEKTEN seviyorsan ve ayrı kalmak ZORUNDA kalmışsan ağlarsın. İstemesen de ağlarsın. Ağlamak kötü bir şey değildir. Belki de sevginin bir göstergesidir..

Unknown dedi ki...

Ayrılık kokuyor bu yazı buram buram.bu kadar melankolik olmamalı.bi de neden o vazgecene kadar seviyorsun ki bırak o da mücadele etsin.o kadar kolay ve tek taraflı olmamalI.Humanist olma bu kadar sadece kendi istedigini onu degistirmeden yap.iste o zaman vazgecmez bence